Tutku Mobilya’yı Alanya’ya kazandıran Hasan Özcan ile mobilya ve sanat, tasarım ve tutku üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Çoğu zaman yeni evlenecek bir çiftin ilk yuvasının kurulma heyecanına ortak olur usta. Kimi zaman da kötü bir anının izi silinmek istenir ve bazen yeni bir dekora ihtiyaç duyulur. Bazen
de sadece yenilik ister gönül. Ama bunların hepsinin sonunda kişi, yuvasındaki huzuru hissetmek ister. Bu huzur da işlerini titizlikle yapan, yaptığı her tasarımda ruhunu ortaya koymuş ustaların elinden çıkar. Müşterinin güveni sonrası da köklü markalar, her biri ince bir işçilikten çıkan tasarımlarıyla başarıya ulaşırlar.
“Biz mobilyacı değiliz, sanatkarız”
Çoğu zaman yeni evlenecek bir çiftin ilk yuvasının kurulma heyecanına ortak olur usta. Kimi zaman da kötü bir anının izi silinmek istenir ve bazen yeni bir dekora ihtiyaç duyulur. Bazen de sadece yenilik ister gönül. Ama bunların hepsinin sonunda kişi, yuvasındaki huzuru hissetmek ister. Bu huzur da işlerini titizlikle yapan, yaptığı her tasarımda ruhunu ortaya koymuş ustaların elinden çıkar. Müşterinin güveni sonrası da köklü markalar, her biri ince bir işçilikten çıkan tasarımlarıyla başarıya ulaşırlar. 1987 yılında mobilya sektörüne giren ve 1996’da Tutku Mobilya’yı Alanya’ya kazandıran Hasan Özcan ile mobilya ve sanat, tasarım ve tutku üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
“İşinize ne kadar profesyonel bakarsanız bakın içinizdeki amatör ruhu kaybederseniz başarılı olamazsınız”
Sektöre ‘Çırak’ olarak başladığını belirten Hasan Özcan, sektörün her aşamasında hala emek harcadığını söylüyor. Özcan, dışarıdan bakıldığında bunların hepsinin bir bütün olduğunu, ancak içlerinde kulvar farkı olduğunu dile getirirken sözlerini şu şekilde devam ettiriyor: “Yaklaşık olarak 30 yıldır bu işin içindeyim. 96 yılına kadar başkasının yanında yani ustalarımla çalıştım, 96 yılında kendi yerimizi açtık. Belki başta her şeyi programlı düşünemiyorsunuz. Yaşadıkça bazı şeyleri görüyorsunuz. Ama tabii ki en başından beri bir hedefimiz vardı. Belki klasik bir söz olacak ama bizim işimizde olmazsa olmaz işe gösterilen saygıdır. Karakterinizdeki dürüstlüğün yanı sıra işinize olan dürüstlüğünüz önemli. Personelimizin arasında bana yapılan saygısızlığı görmezden gelebilirim ama işe yapılan saygısızlığı asla kabul edemem. Belki bu algıdan bizim markamız doğdu. Her şeyden önce disiplin. Bu işe ne kadar profesyonel bakarsanız bakın, içinizde bir amatör ruh yoksa bu işi yapma şansınız yok. Hiçbir zaman ‘ Ben oldum’ denmemeli. Ben bugün de söylüyorum, şimdi bile yaptığım hiçbir işi yeterli bulmuyorum. Sürekli yenileşmeye çalışıyoruz.”
“Ben işimi karakterimle birleştiriyorum. Bana bakan işimi, işime bakan da beni görebilir”
İşini karakteriyle harmanlayarak yaptığını belirten Özcan,” Ailemin bana aşıladığı bir terbiye var. Yani bir karakter var ve ben işimi karakterimle birleştirdiğimi düşünüyorum. Ben işime hep böyle bakarım ve insanlar bana baktığı zaman işimi, işime baktığı zaman da beni görebilirler. Sürekli araştırıyoruz. Bu konuda uzman olduğunu düşündüğümüz dergileri, fuarları sürekli takip ediyoruz” dedi. Eski tarihi yansıtan mobilyaları günümüze kazandırdıklarını belirten Özcan, sözlerine şu şekilde davam etti: “Müşterilerimize iç dekorasyona yönelik, tavan ve duvar dekoru dahil, mobilyanın her türlüsünün yanı sıra özgün bir yaşam tarzı ve stil seçenekleri sunuyoruz. Ayrıca eski tarihi ve manevi değeri olan koltuk ve mobilya takımlarının tadilat, döşeme, boya ve model değişikliklerini yapıp günümüze kazandırıyoruz. Ayrıca TESPO yanında yer alan Showroom bölümümüzde de, Persan, Versace, Şal gibi çok özel döşemelik kumaş markalarımızı da bünyemizde barındırıyoruz.”
“Bana hep eski mobilyalar ilham vermiştir.”
Eski mobilyaları gözlemleyerek tasarımlarına ilham aldığını dile getiren Özcan, sanata bakış açısını ve işindeki yaratıcılığı şu sözlerle ifade etti: “Ben daha çok eski mobilyalardan ilham alırım. Çünkü bana göre sanat hep eskidedir. Gördüğüm eski bir mobilyadaki en küçük bir detay bile ilham verebilir. Önemli olan sanatı her yerde görebilmektir. Yani her şeye sanat gözüyle baktığınız zaman size mutlaka düşünceleriniz, hayal gücünüz bir yerlerden bir meyve veriyor.
“Müşterilerimizin güveni bize güç veriyor.”
Tutku Mobilya olarak ortalama 20 kişilik bir ekipten oluştuklarını belirten Hasan Özcan, tasarımlarında, müşterilerinin kendilerine olan güvenleri ile güç bulduklarını belirtiyor ve sözlerini şu şekilde devam ettiriyor: “Müşterilerimizin bize olan sonsuz bir güveni var. 21 yıl önce çalıştığımız müşterilerimizle günümüzde de iş yapabiliyoruz. İnanın bu çok sorumluluk gerektiren bir şey. Bu sorumluluğu kazandıktan sonra zaten hata yapmamak için, her zaman en iyi olmak için çok daha fazla çabalıyorsunuz. Bizim örnek aldığımız bir idol, bir marka yok. Benim meslek geçmişimde 3 tane ustam oldu. Allah onlardan çok çok razı olsun. Ama, ben bakış açısı olarak onların sınırında kalmadım. Dürüst olmam gerekirse ustalarımın çerçevesinde kalsaydım bu durumda olamazdık. Yaptığımız her işte bir önceki işi eleştirdik ve hep mükemmeliyetçi bir algıyla adım attık. Bizim tasarımlarımızı müşterilerimizin torunlarına bırakabilmesi için çabalıyoruz. Bakın çocuklarına demiyorum, torunlarına diyorum. Bu çok önemli bir şey. Ben işimi gözlemlerimin dışında hayal gücümle yaparım. Hayal gücü bizi en çok besleyen şey ve benim de hayal gücüm çok yüksektir. Biz 21 yıldır bu güvenle besleniyoruz. Dediğim gibi 21 yıllık daimi müşterilerimiz var. Bizi biz yapan en önemli şeylerden birisi de budur. Biz müşterilerimizin bize duyduğu bu güveni sarsmamak için 2 kat, 3 kat daha fazla çalışıyoruz, mücadele ediyoruz.” Markasındaki ‘Tutku’ ismini işine olan bağı ile seçtiğini belirten Özcan, “Bu isim benim için çok özel. Kolay değil tam 30 sene” dedi.
“Yaptığımız tasarımların kendilerine ait ayrı ayrı ruhları var”
Bugüne kadar çıkardıkları her işe ekip olarak dört elle sarıldıklarını, ancak kendisinin de sürekli işin başında olduğunu, asla bir şeye yüzde yüz teslim olmadığını ve eleştirel düşünceden feyz aldığını belirten Özcan, Tutku Mobilya olarak mimar ve tasarımcılarla birlikte 20 kişilik bir ekipten oluştuklarını belirtti. Dünü eleştirmekten kaçmadıklarını belirten Özcan, ekip olarak sürekli üretme ve arayış içinde olduklarını, yaptıkları işlerde personelleri ile sürekli öz eleştiri yaptıklarını ve bu şekilde kusursuza bir adım daha yaklaştıklarını sözlerine ekledi. İçinde bulundukları hızlı tempodan asla sıkılmadığını ve sadece iş yaparak, çalışarak dinlendiğini belirten Özcan, kendisine tatil olarak boş zaman ayırmadığını ve en büyük streslerini bile atölyede çalışarak attığını söyledi. Tutku Mobilya olarak kullanılacakları malzemenin kalitesini ince eleyip sık dokuyarak bulduklarını belirten Özcan, “İç mekanlarda ve dış mekanlarda kullandığımız malzemeler farklı. Her masifi her yerde kullanamazsınız. Bunu çok iyi tanıyıp, müşteriye çok iyi anlatabilmeniz gerekir. Ben artık dünyanın çok küçük olduğunu düşünüyorum ve istediğiniz her malzemeyi dünyanın bir ucunda da olsa istediğiniz yerden temin edilebileceğine inanıyorum. Yerinde malzeme kullanmanın yanı sıra müşteriyi doğru yönlendirmek gerekir. Bunu yaparken de kazanç odaklı olmamanız gerekiyor. Tabiki ticaret yapıyorsunuz, para kazanmak istiyorsunuz. Ama, bizim işimizdeki en önemli farkımız bu” dedi.
“Biz kimsenin yapmak istemediği, uğraşmak istemediği işleri yaparız”
Ekip olarak kendilerini mobilyacıdan ziyade sanatçı olarak gördüklerini ve sanatın ışığında güzel işler çıkarmak için çabaladıklarını belirten Özcan daha farklı tasarımlarla Alanya dışına hatta yurt dışına açılmayı hedeflediklerini söyledi. Müşterilerinin isteği dahi olsa asla yanlış bir malzeme seçimi ya da tasarım yapmayacaklarını belirten Özcan, ”Müşterilerimiz tamamen işi bize bırakırsa ortaya çok daha güzel işler çıkıyor. Tabi onların istekleri doğrultusunda da tasarımlar yapıyoruz” dedi. Asla ‘Sıradan’ işler yapmadıklarını belirten Özcan, ileriki dönemlerde iç ve dış mekanlarda, aksesuardan duvar kağıtlarına kadar akla gelecek her türlü tasarımı yapmayı amaçladıklarını söyledi. Özcan son olarak sözlerine şu şekilde devam etti: “Tutku Mobilya bizden değil, müşterilerimizden dinlenmeli. Biz kendimizi anlatma taraftarı değiliz. İnanın bazen markamızın gücünü bize müşterilerimiz anlatıyor ve verdiğimiz hizmetlerle ilgili duyduğumuz şeyler bizi çok şaşırtıyor. Çok çok onure eden şeyler duyabiliyoruz dışarıdan. Yaptığımız ürünlerin hepsinin kendisine ait bir ruhu var. Bunu Ancak anlayan, hissedebilen görebilir. Bizim için kapıdan giren her insan değerlidir. Hiçbir zaman müşterilerimizde bir sınıflandırma yapmadık. Her müşteri için aynı çabayla çalışırız. Bizim işimiz tamamen zevk işi. Biz yaşam tarzı ve stil sunuyoruz. Müşterilerimiz bize daha çok kimsenin yapmak istemediği taleplerle gelirler. Yapamadığı demeyeceğim ama yapmadıkları, uğraşmak istemedikleri işleri biz aynı titizlikle yaparız. Yıllarca ben hep ‘Bunu yaparsa Tutku Mobilya’ yapar diye duydum. Beni de en çok bu algı motive ediyor.”
HAKKIMIZDA
1996 yılında küçük bir atölyede başlayıp, hızla sektörün öncüsü olan butik mobilya serüvenimiz, sizlerin güven ve ilgisi ile 2000 metrekarelik bir kapalı alanda devam etmektedir. Birinci sınıf malzemeleri usta ellerle, zengin kumaş koleksiyonumuz ve ahşabın sımsıcak tonlarını kaliteyle, estetikle buluşturarak, torunlarınıza bırakabileceğiniz mobilyalar tasarlıyoruz. Mobilya ve dekorasyonda ‘Haute Couture’ tarzında verdiğimiz hizmetle, sizleri tanıyıp, hissederek, beklentilerini karşılayıp, markamızda stil yaratmak öncelikli çabamız. Klasikten modern tarza uzanan dekorasyon yelpazemizde, iç mekanlardaki değişiklik sürecini aynı heyecanla paylaşmak, bizim için mutluluk kaynağı. İşe olan tutkumuzu, profesyonel bakışımız ve amatör ruhumuzla birleştirip sizlere tutkulu mekanlar yaratıyoruz.
